AKP’li Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın eşi Emine Erdoğan, “israfın önlenmesi”ne yönelik yapılan bir toplantıda yaptığı konuşmada Türkiye’den “hilafet”le yönetilen bir ülke gibi bahsetti.
Emine Erdoğan, kendisinin öncülüğünde başladığı söylenen”Sıfır Atık Projesi”nin, Diyanet İşleri Başkanlığında “Sıfır Atık-Sıfır İsraf” temasıyla uygulanması çalışmalarına ilişkin tanıtım toplantısında konuştu.
Diyanet İşleri Başkanlığı Konferans Salonu’nda yapılan toplantıda Emine Erdoğan, “tüm insanlığın olduğu gibi Müslümanların da tabiatla imtihanının hayli zor geçtiğini” belirtip şu ifadeleri kullandı:
“Her şeyden öte, insan doğanın parçası mı yoksa efendisi mi? Bu konuda bir zihin karışıklığı içinde olduğumuzu görüyorum. Maalesef eşref-i mahlukat olmayı, tabiata tahakküm kuran efendi olmak ile karıştırdık. Gazete manşetlerimiz, hayvanlara işkence konusundan geçilmiyor. Su kaynaklarını yok etmenin doğurduğu sonuçlarla hesaplaşıyoruz. Oysa yaratılmış her zerrenin, Rabb’ini tesbih ettiği kainatta, çevre ahlakı yüksek bir nezaket gerektirir. Ağaca su vermek, ağacın hakkını gözetmektir. Sulara zehirli atık atmamak, suyun hakkına riayettir. Enerji kaynaklarını doğru kullanmak, gelecek nesillerin hakkına saygıdır.”
“HALİFE OLMANIN SORUMLULUĞU…”
Emine Erdoğan, “Müslümanlar olarak israf meselesini şahsi tüketimlerin ötesinde, daha geniş anlamıyla görebilmek gerektiğini” söyleyip şöyle devam etti:
“Ay sonunda elektrik, su, gaz faturalarımız düştüğünde israftan kaçınmış olmuyoruz. 1 kilogram ekmeğin israfı, onu yapmak için kullanılan 1,6 litre suyun da israfı demek. 1 pamuklu tişörtün israfı, onun üretimi için harcanan 2 bin 700 litre suyun da israfı demek. Biz, sadece kendi çeşmemizden, ampulümüzden, soframızdan değil, yeryüzünde halife olmanın sorumluluğunu taşımaktan mesulüz. Afrikalı bir çocuğun, temiz su bulamadığı için maruz kaldığı hastalıkları çocuklarımıza doğru anlatabilirsek, 1 dilim ekmeğin undan çok daha fazla anlamı olduğunu da kavratmış oluruz.”
“TÜRKİYE MÜSLÜMANLARA LİDERLİK YAPABİLİR”
Emine Erdoğan, “Hazreti Muhammed’in hayatını, doğaya ve hayvanlara karşı olan tutumunun iyi anlatılmadığını” öne sürerek, şöyle devam etti:
“İsraf, gündelik pratiğimiz olmuşsa sahabe efendilerimizi tanımıyoruz demektir. Çocuklarımıza kanaat etmeyi öğretememişiz demektir. Oysa kanaat demek, sürdürülebilirlik demek. Umuyorum ki bu güzel projenin bir sonraki adımı, İslam’ın çevreci kimliğini uluslararası platformlarda tanıtmak olur. Bu gerçekten hareketle, Diyanet İşleri Başkanlığımızın, çevreci bir hac organizasyonu ile tüm İslam ülkelerine örnek olmasını bekliyoruz. Türkiye, yeşil bir hac ibadeti yanında hayvan hakları, sıfır açlık, israf, sıfır atık, sürdürülebilirlik gibi konularda manifestolar yayınlayarak tüm Müslüman toplumlara liderlik yapabilir.”
Emine Erdoğan bu sözleri sarfederken, önemli bir ayrıntıyı kaçırıyor ya da bilmiyor mu bilemiyoruz, ancak hatırlatmak gereği duyuyoruz. 29 Ekim 1923’de Cumhuriyet’in ilanının ardından Türkiye’de halifelik makamı Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin 3 Mart 1924 günü çıkardığı kanunla tarihin çöp sepetine atılmıştı. AKP’nin 17 yıllık iktidarıyla birlikte ise tarihsel özlemleri yeniden canlanan gericilerin, şeriat ve hilafet isteklerini zaman zaman dile getirdiği biliniyor.
Emine Erdoğan 'hilafet' ilan etti: Halife olmanın sorumluluğunu taşıyoruz
AKP’li Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın eşi Emine Erdoğan, “israfın önlenmesi”ne yönelik yapılan bir toplantıda yaptığı konuşmada Türkiye’den “hilafet”le yönetilen bir ülke gibi bahsetti.
Emine Erdoğan, kendisinin öncülüğünde başladığı söylenen”Sıfır Atık Projesi”nin, Diyanet İşleri Başkanlığında “Sıfır Atık-Sıfır İsraf” temasıyla uygulanması çalışmalarına ilişkin tanıtım toplantısında konuştu.
Diyanet İşleri Başkanlığı Konferans Salonu’nda yapılan toplantıda Emine Erdoğan, “tüm insanlığın olduğu gibi Müslümanların da tabiatla imtihanının hayli zor geçtiğini” belirtip şu ifadeleri kullandı:
“Her şeyden öte, insan doğanın parçası mı yoksa efendisi mi? Bu konuda bir zihin karışıklığı içinde olduğumuzu görüyorum. Maalesef eşref-i mahlukat olmayı, tabiata tahakküm kuran efendi olmak ile karıştırdık. Gazete manşetlerimiz, hayvanlara işkence konusundan geçilmiyor. Su kaynaklarını yok etmenin doğurduğu sonuçlarla hesaplaşıyoruz. Oysa yaratılmış her zerrenin, Rabb’ini tesbih ettiği kainatta, çevre ahlakı yüksek bir nezaket gerektirir. Ağaca su vermek, ağacın hakkını gözetmektir. Sulara zehirli atık atmamak, suyun hakkına riayettir. Enerji kaynaklarını doğru kullanmak, gelecek nesillerin hakkına saygıdır.”
“HALİFE OLMANIN SORUMLULUĞU…”
Emine Erdoğan, “Müslümanlar olarak israf meselesini şahsi tüketimlerin ötesinde, daha geniş anlamıyla görebilmek gerektiğini” söyleyip şöyle devam etti:
“Ay sonunda elektrik, su, gaz faturalarımız düştüğünde israftan kaçınmış olmuyoruz. 1 kilogram ekmeğin israfı, onu yapmak için kullanılan 1,6 litre suyun da israfı demek. 1 pamuklu tişörtün israfı, onun üretimi için harcanan 2 bin 700 litre suyun da israfı demek. Biz, sadece kendi çeşmemizden, ampulümüzden, soframızdan değil, yeryüzünde halife olmanın sorumluluğunu taşımaktan mesulüz. Afrikalı bir çocuğun, temiz su bulamadığı için maruz kaldığı hastalıkları çocuklarımıza doğru anlatabilirsek, 1 dilim ekmeğin undan çok daha fazla anlamı olduğunu da kavratmış oluruz.”
“TÜRKİYE MÜSLÜMANLARA LİDERLİK YAPABİLİR”
Emine Erdoğan, “Hazreti Muhammed’in hayatını, doğaya ve hayvanlara karşı olan tutumunun iyi anlatılmadığını” öne sürerek, şöyle devam etti:
“İsraf, gündelik pratiğimiz olmuşsa sahabe efendilerimizi tanımıyoruz demektir. Çocuklarımıza kanaat etmeyi öğretememişiz demektir. Oysa kanaat demek, sürdürülebilirlik demek. Umuyorum ki bu güzel projenin bir sonraki adımı, İslam’ın çevreci kimliğini uluslararası platformlarda tanıtmak olur. Bu gerçekten hareketle, Diyanet İşleri Başkanlığımızın, çevreci bir hac organizasyonu ile tüm İslam ülkelerine örnek olmasını bekliyoruz. Türkiye, yeşil bir hac ibadeti yanında hayvan hakları, sıfır açlık, israf, sıfır atık, sürdürülebilirlik gibi konularda manifestolar yayınlayarak tüm Müslüman toplumlara liderlik yapabilir.”
Emine Erdoğan bu sözleri sarfederken, önemli bir ayrıntıyı kaçırıyor ya da bilmiyor mu bilemiyoruz, ancak hatırlatmak gereği duyuyoruz. 29 Ekim 1923’de Cumhuriyet’in ilanının ardından Türkiye’de halifelik makamı Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin 3 Mart 1924 günü çıkardığı kanunla tarihin çöp sepetine atılmıştı. AKP’nin 17 yıllık iktidarıyla birlikte ise tarihsel özlemleri yeniden canlanan gericilerin, şeriat ve hilafet isteklerini zaman zaman dile getirdiği biliniyor.
Bölmənin xəbərləri